Seray Şahinler – Edebiyat için yeniden Tomris Uyar vakti… Can Yayınları geçtiğimiz ay Türk edebiyatının en özel kalemlerinden Tomris Uyar’ın kitaplarını 23 yıl aradan sonra tekrar yayımlayacağını duyurmuştu. Okurlar ve yayın dünyası için çok heyecan verici bir haberdi çünkü Uyar’ın külliyatına bütünlüklü bakış sunacak bir haberdi bu. Duyurunun ardından kitaplar peş peşe yayımlandı. Önce Uyar’ın 1965-1970 yılları arasında yazdığı 17 öyküden oluşan ilk kitabı “İpek ve Bakır”, 1973’te basılan “Dizboyu Papatyalar” ve annesinin yağlı boya portresi üzerinden 1930’ların diğer kadınlarının hikâyelerini ele aldığı “Otuzların Kadını” okurla buluştu. Yayınevi haziran programında dört Tomris Uyar daha basacağını açıkladı.
Uyar’ın haziran ayında yayımlanacak kitapları arasında, seçme öykülerinden oluşan “Metal Yorgunluğu”, sıkıyönetim döneminde yaşamın her alanında ve yüreklerine bukağı vurulmuş kişileri ele aldığı “Yürekte Bukağı”, yalın ve ustaca bir kurguyla “Aramızdaki Şey” ve masalların kahramanlarını ormanlarından çıkarıp kentlere buyur ettiği kitabı “Gecegezen Kızlar” var…
Her öyküde yeni anlatı
Tomris Uyar, gerek eserleriyle gerek yaşam öyküsüyle edebiyat tarihindeki gücünü ve büyüsünü hiç kaybetmeyen isimlerden… Edebiyat eleştirmeni Asuman Kafaoğlu-Büke, yıllar içinde köşesinde Uyar’ın edebi gücüne ve yazdıklarına dikkat çekmişti. Uyar külliyatının yeniden yayımlanması üzerine Kafaoğlu-Büke ile bir Tomris Uyar sohbeti yaptık. Asuman Kafaoğlu-Büke’nin çok önemli bir tespiti ve çağrısı var. Turgut Uyar ve Ülkü Tamer’le evlilikleri, edebiyat tarihine geçmiş aşklarıyla, Uyar yazar kimliğinden önce “âşık olunan kadın” kimliğine indirgendi. Kafaoğlu-Büke de bu noktada Tomris Uyar’a bir özür borçlu olduğumuzu söylüyor: “Şarkıcı Madonna geçenlerde bir basın toplantısı yaparak geçmişte güzel dediği kadınlardan özür diledi. Kadınların diğer tüm özelliklerinden önce güzelliklerinin dile getirilmesinin saçmalığını dile getiriyordu. Kadınların kendilerine ve birbirlerine de estetik kaygıyla baktığını gösteren uyarıcı bir konuşma oldu benim için. Biz de şimdi Tomris Uyar’dan özür dilemeliyiz. Tomris Uyar üzerine bir dönem yazılanlar –kendi yazılarım dahil– ondan şairlerin ilham kaynağı olarak söz eder. Onun (ya da herhangi bir kadın yazarın) biyografisini aşk hayatından ve hayatına girmiş erkeklerden bağımsız olarak anlatmamışız. Halbuki bir düşündüğümüzde hiçbir erkek sanatçının ya da yazarın hayat hikâyesinde belirli rol oynamaz sevdiği ve birlikte olduğu kadınlar”
Tomris Uyar’ın yazdıklarıyla her zaman yeninin ve denenmemişin peşinde olduğuna da dikkat çekiyor Asuman Kafaoğlu-Büke ve “Sevgili Tomris Uyar’la tanışma ve sohbet etme şansına sahip oldum. Onun hakkında ilk izlenimim çok ilginçti. ‘80’li yıllarında sonuna doğru tanışmıştık. O yıllarda tanıdığım yazar ve şairlerde dikkatimi çeken bir şey, gençleri küçümsemeleriydi. Sıradan bir sohbette bile öğretmen edasını bırakmıyorlardı. İşte, Tomris Uyar hiç böyle değildi. Gençlere ilgi duyan, söyleyeceklerini dinleyen, karşısındakini eşit zekâ ve bilgide gören biriydi. Yıllar sonra onun öykülerini derinlemesine inceleme fırsatım oldu. Her öyküsünde yeni bir anlatının peşinde olması, kalıplaşmış ve tutucu anlatıdan kendini koparışı, sanırım tam da hiç öğrenmeyi, heyecanlanmayı, dinlemeyi, denemeyi bırakmamış bir kadının, bir yazarın, bir düşünürün göstergesiydi” diyor.